Kış Uykusu (2014)
4 min read
Nuri Bilge Ceylan sinemasının sıkıcılığına dair birçok söylenti dolaşır etrafta. Kış Uykusu, üç buçuk saatlik süresiyle gözünüzü ekrandan ayıramayacağınız bir seyir zevki sunuyor ve “sıkıcı” imajını yıkıyor. Nuri Bilge Ceylan’ın diyaloglardan olabildiğince arındırılmış, sinematografik sahnelerle bezeli filmlerine nazaran, fazla diyalog içeren bir film.
Filmi izlediğinizde, Altın Palmiye ile taçlandırılmasını ve oldukça iyi eleştiriler almasını oldukça mantıklı buluyorsunuz. Nuri Bilge Ceylan‘ın en iyi filmi olup olmadığı tartışılabilir fakat Kış Uykusu’nun her anlamda iyi bir film olduğu tartışmasız bir gerçek. Film, Türkiye’nin sinematografik olarak inanılmaz görselliğe sahip bölgesi Kapadokya’da çekiliyor. Kapadokya, binlerce filme ve diziye ev sahipliği yapmış büyülü bir yer. Kapadokya’yı bu filmde özel kılan yanlardan biri de Gökhan Tiryaki‘nin görüntü yönetmenliği oluyor. Nuri Bilge Ceylan ile uzun yıllardır çalışan Tiryaki, filmde gözümüze titizlikle çizilmiş tablolar yansıtıyor. İncelikle işlenen; yer yer, oldukça romantik görsellerin içerisine işlenen, Nuri Bİlge Ceylan ve Ebru Ceylan’nın birlikte yazdığı diyaloglar da girdiğinde, sanki iyi bir roman tasviri izliyormuş gibi hissediyorsunuz. Filmin yapımında, Nuri Bilge Ceylan’ın da sıklıkla dile getirdiği gibi, Çehov’dan, Dostoyevski’den esinlenilmiş. Kış Uykusu’nda özellikle Çehov’a yaklaşan bir üslup benimsiyor.
Film temelinde taşralı ve kentli ikilemini işliyor. Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerinde sıklıkla gördüğümüz bir ikilem bu. Kış Uykusu’nda, kentten taşraya gelmiş bir entellektüel olan Aydın kendi içerisinde çelişkilerle dolu bir adam. Yardımseverlik, vicdan, ahlak üzerine sıklıkla demeçlerde bulunuyor, konu kendine geldiğinde davranışlarında bunların yansımalarını göremiyoruz. Söylemleri ve davranışları arasındaki çatışmanın en net örneğini, Aydın’ın yazdığı yerel gazeteye mektup gönderen bir kıza yardım edilmesi gerektiğini dile getirmesi, kızın köyünün önüne geldiğinde vicdani bir çatışma içerisinde kalması ve köye gitmemesi üzerinden görebiliriz. Filmde yalnızca Aydın karakteri çelişkilerle dolu değil. Filmin genelinde tüm karakterlerde çelişkiler görmek mümkün. İnsanın çelişkiler bütünü olduğuna dair bir işaret. Filmdeki her karakter içerisinde çelişkiler barındırdığı için herhangi bir karaktere “çok haklı” dememiz mümkün olmuyor. Filmin en önemli sahnelerinden biri olan, Aydın ve ablası Necla arasında geçen tartışmada haklı veya haksız kişinin olmadığını çok net bir biçimde görüyoruz. Aralarında geçen diyaloglarda her ikisi de kendi içlerinde haklılık taşırken, tartışma sonlandığıında, taraf olmamız mümkün olmuyor. İnsanın gerçek hallerini bütünüyle görüyoruz, kaçınmaya çalıştığımız egoist yanlarımız, kendimizi haklı bulmalarımız, övünmelerimiz yüzümüze yansıyor. Aydın’ın yaşadığı bunalımlar, çelişkiler evliliğine de yansıyor. Evliliğinde kadını baskılamaya çalışan bir yan görüyoruz ama yine Aydın’ın eşi Nihal’e de tam anlamıyla hak veremiyoruz. Nihal bir yandan kendi özgürlük mücadelesini verirken, bir yandan da kendini kısıtlayan bir tarafı içerisinde barındırıyor. Dünyada özgürleşmek için mücadele verirken, iç dünyamızda kendimizi hapsettiğimiz bazı durumlardan kurtaramadığımızda bunalımlar yaşıyoruz. Nihal bunlara güzel bir örnek teşkil ediyor. Hatta bazı insanlar hem en nefret ettiğimiz kişi olurken hem de bağımlılık duyup, kopamadığımız kişi olabiliyor.
Film vicdan, ahlak, kibir gibi kavramlar üzerinden insanlığa dair anlattıklarının yanı sıra çok güçlü politik alt mesajlar içeriyor. Kış Uykusu’nun “politik film” olma kaygısının olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz. Ne Nuri Bilge Ceylan’ın söylemlerinden, ne de filmin hikaye bütününden bunu çıkartabiliriz. Politik olma amacı gütmese de, dönemin ve günümüzün kentli-köylü; zengin-fakir ikilemlerine oldukça yerinde tespitlerde bulunuyor. Parayı çok seven imam, zengin kesimin köy okullarına yardım topladığı partiler, güncele dair çok şey söylüyor.
Kış Uykusu üzerine tez yazılabilecek derinlikte bir film, üzerine söylenilebilecek binlerce şey daha var, şimdilik bu kadar. Türkiye ve dünya sinemasının kazançlarından biri olarak görülebilecek bu filmi hala izlemeyen varsa kesinlikle izlemeye değer.