It’s a Wonderful Life: Bir Noel Mucizesi
2 min read
It’s a Wonderful Life, George Bailey (James Stewart) isimli bir adamın hikayesine odaklanıyor. George Bailey için iyilik meleği desek abartmış olmayız. Kendisini doğup büyüdüğü küçük kasabaya ve kasabanın insanına adayan George; yardımsever, hoşgörülü, güvenilir ve fedakar biridir. Tüm hayatı boyunca başka insanların iyiliği ve mutluluğu için hayallerinden vazgeçen karakterimiz, babasından devraldığı konut ve finans şirketinin başına geçtikten sonra birçok insanı ev sahibi yapar.
Bu durum halkı mutlu etse de halktan kira alıp insanları kendine mahkum eden kötü kalpli banker Henry F. Potter’ın (Lionel Barrymore) küplere binmesine neden olur. Bir şeyler yapması gerektiğini düşünen Henry, George’a resmen savaş açar. Tabiri caizse Henry ile George arasında bir soğuk savaş başlar. Bu soğuk savaş devam ederken George, çocukluğundan beri George’a aşık olan Mary Hatch (Donna Reed) ile evlenip 4 çocuk babası olmuştur. Gel zaman git zaman, Henry George’un açığını bulup onu zor duruma sokar. George büyük bir bunalıma girer ve kendini bir çıkmazda bulur. Bu noktadan sonra film ilahi bir boyuta evrilir.

Frank Capra Etkisi
It’s a Wonderful Life’ta ana karakterimizin hikayesini çok güzel anlatmasının yanı sıra diğer karakterler de güzel işleniyor. Filmde gördüğümüz hemen hemen her karakterin kendi hikayesi var. Bundan dolayı filmi izlerken iyi bir roman okuyormuşsunuz izlenimine kapılıyorsunuz. Film, başından beri bize hazırladığı fantastik sonu hikayeye güzel yediriyor. Bu iş, Frank Capra değil de daha yeteneksiz kişilerin elinde olsaydı muhtemelen daha ucuz, daha kötü bir film izlemiş olurduk.
Bu filmi izlediğimde Hitchcock filmlerinden tanıdığımız James Stewart dışında daha önceden izlediğim oyuncu olmadığını fark ettim. Kadronun çoğu tiyatro kökenli oyunculardan oluşuyor. Bunu oyunculuklardan kolaylıkla anlayabiliriz. Oyunculuklar yer yer abartılı kaçsa da filmin 1946’da yayınlandığını unutmamak lazım. O dönemki oyunculuk anlayışına göre bu tarz abartılı hareketler gayet normal.
It’s a Wonderful Life, Frank Capra’nın en sevdiği filmi olduğu söylenir. Çıkan iş bu bilgiyi doğrular nitelikte. Bu film; kendisinin parasını yatırdığı, prodüktörlüğünü, yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı tek filmi. Sinematografik olarak çok üst düzey bir film olmasa da sevgi katılarak yapıldığından olsa gerek bu film gelmiş geçmiş en iyi noel filmlerinden biri, belki de en iyisi.
Bu dünyadaki değerimizi hem ana karaktere hem de izleyicilere hatırlatan bu güzel filmi izlemenizi tavsiye ederim.