5 Filmi ile Agnes Varda Sineması
3 min read
Fransız Yeni Dalga akımı denince aklımıza gelen ilk isim elbette Agnès Varda. 90 yıllık ömrüne 50’nin üzerinde filmi sığdıran usta yönetmen “Yeni Dalga’nın Babaannesi” olarak anılıyor. Fotoğrafçılık ve sanat tarihi üzerine eğitim almış olması, filmlerinde teknik ve estetik anlamda kendini hissettirerek onu diğer yönetmenlerden ayıran bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Agnes Varda Sineması Varda’nın feminist kimliğinden beslenerek hikayelerini etkileyici hale getirir. Konu sinema olunca tür, süre gibi kavramlara takılmadan “sineyazı” olarak adlandırdığı bir özgürlük alanını tercih etmesi ise onu eşsiz bir yönetmen yapıyor.
50’nin üzerindeki eserinin içinden en iyi 5 tanesini seçmek ne kadar zor olsa da, beni en çok etkileyen filmlerinden oluşan naçizane listemi paylaşmak istiyorum.

1-Jacquot de Nantes(1991)
1991 yapımı bu film, Fransız sinemasının diğer bir usta yönetmeni ve aynı zamanda Varda’nın hayat arkadaşı olan Jacques Demy’nin çocukluk ve gençliğinden, yaşamının son dönemlerine uzanan serüvenini oldukça duygusal bir gerçeklikte, Demy’nin sinemaya dair referanslarını da dahil ederek izleyiciyle buluşturduğu biyografik türde bir başyapıt. Filmi en etkileyici kılan detaylardan biri ise, Demy’nin bu filmi kendisinin çekmek istemesine rağmen hastalığının el vermemesi sebebiyle bu isteğini hayata geçirememiş olması. Böylece hayattaki son günleri, kendisini belki de en çok seven kişi tarafından ölümsüz bir eserle evrendeki yerini alıyor.

2- Clèo de 5 a 7(1962)
Agnès Varda denince muhtemelen akla gelen ilk eser ve kendisinin ilk başyapıtı olan 1962 yapımı film, ünlü bir şarkıcı olan Clèo’nin yakalandığı ölümcül hastalıkla henüz yüzleşmemiş olduğu son 2 saatini, büyüleyici Paris manzaraları eşliğinde konu alıyor. Film, siyah-beyaz sahnelerinde verilmek istenen mesajlarla ve sevilme, ilgi görme arzusuyla baş başa kalan genç bir kadının hikayesine izleyiciyi de sürüklemesiyle oldukça etkileyici bir hal alıyor. Varda filmlerinde sıkça karşılaştığımız, “bir şeyler olurken hayatın kendi akışında devam etmesi” durumunu bu filmde de görmek mümkün.

3-Sans Toit Ni Loi(1986)
1985 yapımı bu film, feminist politikaların içinde bulunan Agnes Varda’nın filmlerindeki kadın karakterleri ele alış biçimine feminist tavrını yansıtışını gördüğümüz bir eser. Film, ana karakteri olan Mona’nın ekseninde, kadınların kapitalist düzenin içinde kendine bulduğu ve reddettiği yere değiniyor. Varda, bu filmde ana karakter ile empati yapmasından ziyade, izleyicisinin onu dışardan izleyen bir göz olarak kalmasını tercih ediyor diyebiliriz.

4- Le Bonheur(1965)
Mutlu bir aile tablosunu olabildiğince renkli ve neşeli bir anlatıyla gözler önüne seren ama aslında “Mutluluk nedir?” üzerine düşündürmeyi amaçlayan 1965 yapımı film, tabloya dahil olan üçüncü bir kişinin yarattığı etkiyi konu ediyor. Filmde Agnes Varda sineması aile kurumu ve toplumsal rollere atfedilen değerleri ve özgürlük, irade gibi kavramları ironik bir şekilde ele alıyor.

5-Les Glaneurs et La Glaneuse(2000)
Varda’nın 2000 yapımı bu belgeseli toplayıcılığın kırdan kentlere ulaşan serüvenini hikaye eden bir yolculuk niteliğinde. Filmde toplayıcılığın felsefi, siyasi ve sosyal temellerine değinerek, kendisinin duyarlı tarafını göstermesi eleştirmenler ve izleyiciler tarafından oldukça beğeni topladı. Aynı zamanda Agnes Varda, kendinden de izler barındıran bu filmde, toplayıcılık kavramının geçmişteki kollektif halinden sıyrılarak yalnızlık ve bireysellik üzerinden nasıl yeniden konumlandırıldığını gözler önüne seriyor.